Uykuyla ilgili bilgilerimiz yüzyıllar öncesine dayanır. Ancak , uyku fizyolojisi ve uyku hastalıkları konusunda yapılan çalışmalar, son 60 yıl içinde hızla artarak uyku tıbbının ilerlemesini sağlamıştır.
Uyku , zihinsel ve fiziksel sağlığımızı, her gün yenilememiz için önemli olan ve yaşamımızın üçte birini kapsayan bir dönemdir.Sağlıklı bir uyku uyumamız vücudumuz için çok önemlidir.Uykunun fonksiyonları ile ilgili bazı teoriler şöyledir: - Vücut tamir teorisi - Beyin restorasyon teorisi - Hafıza ve öğrenme teorisi - Vucut ısısı ve enerji saklama teorisi. Erişkinlerde uyku süresi ortalama 6-8 saat iken, çocuklar daha uzun süreli uykuya ihtiyaç duyuyor, yaşlılarda ise daha az uyku yeterli hale gelmeye başlıyor. Gece uyku saatleri de kişisel farklılıklar göstermekte. Örneğin bazılarımız erken yatıp erken kalkmayı, diğerleri ise geç yatıp geç kalkmayı tercih ederler. Geç yatanlar akşam saatlerinde, erken yatanlar ise sabah saatlerinde daha verimli olurlar.
Uyku Bölümleri
Genel olarak REM (Hızlı göz hareketlerinin olduğu dönem) ve N-REM (Hızlı göz hareketlerinin olmadığı dönem) olarak 2 ye ayrılır. Erişkinlerde bir gecede 4-6 arasında siklus (bölüm) olur ve her bir siklus yaklaşık olarak 90 dk dır. REM uykusu daha kısa sürelidir ve daha geç sikluslarda olur. NREM uykusu beynin ve vücudun tamir edilmesini sağlayan protein sentezi, hücre çoğalması ve büyümesi için gereklidir. REM uykusu hafızanın pekiştirilmesi ve belki de gereksiz bilgilerin hafızadan silinmesi için gereklidir.
Uyku Bozuklukları
Bilinen 80 den fazla uyku hastalığı vardır. Çoğu yaşam kalitesinin azalmasına ve kişinin sağlığında bozulmaya neden olur. Bazı uyku bozuklukları uykuya dalma veya sürdürme güçlüğüne yol açar. Diğer uyku bozuklukları gündüz aşırı uykululuğa neden olur. Uykuda yürüme , konuşma, kabuslar ve diğer sorunlar da uykuyu kesintiye uğratabilir. Bazı uyku hastalıkları yaşamı tehdit edici boyuttadır. 2005 yılında yayınlanan ve tüm dünyada kabul gören Uluslararası uyku bozuklukları sınıflandırması ICSD-2 ye göre 85 hastalık listelenmiştir. Bu hastalıklar 8 kategoride ele alınmıştır: 1-İnsomnialar (Uykusuzluk): Uykuya dalma veya sürdürme güçlüğüdür ve toplumda her üç kişiden birinde görülen bir problemdir. 2-Uykuda solunum bozuklukları: Horlama, Obstrüktif Uyku Apne Sendromu(Uykuda nefes durma hastalığı), Santral Apne Sendromu, 3-Hipersomniler (aşırı uyku hali): Narkolepsi (aşırı ,önlenemez uyku atakları,uykuda felç hissi,halüsinasyonlar(hayal görmeler),Katapleksi (aniden düşmeler) 4-Parasomniler : Uyku sırasıda olan normal dışı durumlardır. Örneğin uyurgezerlik, konfüzyonel(şaşkınlık) uyanmalar, uyku terörü, REM uykusu davranış bozukluğu, uykuda konuşma , uykuda irkilmeler. 5-Sirkadiyen ritim uyku bozuklukları: Jet lag sendromu,(uzun uçak yolculuğunda saat farkının olumsuz etkileri), vardiyalı çalışanların uyku bozukluğu 6-Uyku ile ilişkili hareket bozuklukları: Huzursuz Bacaklar Sendromu , Peryodik ekstremite (kol ,bacak )hareket bozukluğu, Bruksizm ( diş gıcırdatma ) 7-İzole semptomlar, normal varyantları 8-Diğer uyku bozuklukları
Uyku Apnesi
Belirgin bir neden olmadığı halde gün içinde aktif uyuma haline hipersomnia deniliyor. Bu uyku bozukluğuna yol açan en önemli nedense“uyku apnesi” denen bir hastalıktır. Erişkin kadınların %2’si ve erkeklerin %4’ünde görülen uyku apnesi kişlerin hayatını tehdit eden boyutlara varabiliyor. Uyku apnesi genellikle çok horlayan kişilerde görülen bir rahatsızlıktır. Eskiden, uyku apnesinin orta yaş ve üzerindeki kilolu kişilerde olduğu düşünülüyordu. Ancak yapılan araştırmalar çocukların %3’ünde ya da zayıf kişilerde de bu hastalığın olabileceğini gösteriyor. Bu hastalıkta, uyku sırasında solunum kaslarındaki gevşeme ve hava yollarındaki çökmeye bağlı olarak kişi bir süre nefes alamıyor. Hava yollarındaki çökmenin temelinde kan oksijen düzeyinin düşmesi yatıyor. Kan oksijen miktarını yükseltmek için kişiler sık sık uyanıyor ve gerekli havayı teneffüs ediyorlar. Saatte 100’e varan uyanmalar olabiliyor. Bu nedenle uyku apnesi olan kişiler derin uyku evresine hiç geçemiyor. Bu uyanmalar kişi tarafından fark edilmese de, ertesi gün uykuya meyili artırarak kendini gösteriyor. Uyku apnesi ani kan basıncı yükselmelerine yol açarak uykuda kalp krizi riskini artırıyor. Gece uykusunu alamadıkları için bu kişiler gün içinde sürekli uyukluyor ve çeşitli kazalara yol açabiliyorlar. Bu nedenle uyku apnesi olanların gün içinde araba kullanmaları da oldukça sakıncalıdır.Bu hastalığın tedavisi çok kolay olmayıp genellikle aşırı kilolu kişilerde görüldüğü için hastalara kilo vermesi öneriliyor. Uyku öncesi alkol ya da sakinleştirici ilaçların kesinlikle alınmaması gerekiyor. Uyku sırasında hava yollarını açık tutabilmek için genellikle bu kişilere bir maske yoluyla basınçlı hava vermek gerekiyor.
Hastalarda görülen belirtiler
1) Gündüz belirtileri: Gündüz belirtilerinin başında gündüz uykululuk hali gelir. Hasta gece uzun süreli uyumasına rağmen sabah yorgun ve dinlenmemiş uyanır. Gün içinde özellikle inaktif olduğu dönemlerde uyuklar. Örneğin televizyon karşısında veya yemekten sonra uyuklama birçok hasta için normal bir durum olarak kabul edilir.Hastalığın ilerlemiş aşamalarında ise bu semptom belirgin olarak ortaya çıkar.Diğer bir gündüz belirtisi sabah başağrısıdır. Tartışmalı olmakla birlikte beraber sıklığı %20 olarak bildirilmektedir.Bu başağrısının diğer başağrılarından farkı sabah uyandığında belirgin olup gün ilerledikçe hafiflemesidir.
Unutkanlık, hafıza kusurları, dikkat azlığı ve konsantrasyon bozukluğu gibi genellikle hastanın önemsemediği veya farkında olmadığı belirtilerdendir. Hastalık kilo alımı ile başlamakla birlikte , hastalığın vücutta yağ metabolizması üzerinde yarattığı değişiklikler sonucu kilo alımı artar.Dolayısıyla, hastalık ilerledikçe kilonun artışı, kilo arttıkça da hastalığın ilerlemesi şeklinde bir döngü oluşur.Hastalığa bağlı hormonal değişiklikler kilo verimini zorlaştırır. 2) Gece belirtileri: Uykuda solunum bozukluklarının gece belirtilerinin başında horlama gelir.Öyle ki çoğu zaman hastayı hekime getiren tek semptom bu olabilir.Horlamaya, genellikle sabah uyandığında ağız-boğaz kuruluğu eşlik eder.Gece sık sık idrara çıkma çok sık görülen bir semptomdur.Bazen hastalar bu durumu, uyandıkları için tuvalete gittikleri şeklinde yorumlasalar da , gece 2-3 kez hissedilen idrar yapma ihtiyacı, hastalığın ilerlemiş dönemlerinde görülen tipik bir belirtidir.Gece terlemesi,, sorulmadığında hastalar tarafından bildirilmeyen önemli bir semptomdur.Özellikle gögüs ve ensede belirgin olup , hastalığın ileri dönemlerinde yastığı ıslatacak boyuta ulaşabilir. Uykuda solunum bozukluğu olan hastalar, uykuda aşırı hareketli ve huzursuz olduklarından sabah yatakları dağınık uyanırlar.
CPAP tedavisinin uygulanması CPAP tedavisinin ilk gecesi ‘’ titrasyon’’ adı verilen ve gerekli basınç düzeyinin saptanmasını sağlayan işlem polisomnografik uyku laboratuarlarında yapılır.Amaç yan etkiler ortaya çıkmadan apne-hipopneleri ortadan kaldırmak gece boyunca yeterli oksijen satürasyonunu sağlamak ve uyanıklıkları ortadan kaldırarak sürekli uyku elde etmektir. Genellikle 4-12 cmH2O basınç aralığında bir basınç ayarlanır.
Narkolepsi
(Uyuma hastalığı) Beynin ilginç ve ender görülen bir hastalığı “narkolepsi”,her 2 bin kişiden birinde ortaya çıkıyor. insanın gün içinde çok kolay uykuya girmesine yol açan ve hipersomnianın bir türü olan bu hastalık, REM evresini kontrol eden merkezlerdeki sorunlardan kaynaklanıyor. Bu kişiler gün içinde çok hızlı bir şekilde REM uykusuna dalıp rüya görmeye başlayabiliyorlar. Oturdukları yerde, ayakta ya da araba kullanırken rüya görüyorlar. Narkolepsi hastalığı olanların gün içinde uyanıkken bile kasları aniden REM uykusundaki gibi gevşeyebiliyor.Tüm kasların bu ani ve geçici felç durumuna “katapleksi” deniliyor. Oldukça tehlikeli olan bu durum, gülmek, üzülmek gibi herhangi bir duygusal anda ya da yürürken olabiliyor. Narkolepsinin diğer bir bulgusuysa uyurken görülen rüyalara benzer halusinasyon görülmesidir. Uyku felci denen durum da bir narkolepsi belirtisidir. Kişi, uyandığında tüm vücudunu felç olmuş gibi hissediyor. Nefes alıp verme devam ediyor ve gözler oynayabiliyor. Kısa süren bu durum kişiye ölecekmiş hissi veriyor Narkolepsi hastalığının temelinde genetik etkenler bulunuyor. Bu kişilerin %90’ından fazlasında HLA-DR15 ve DQ6 geni bulunuyor. Bu gen, altıncı kromozom üzerinde bulunuyor ve bu geni taşıyanların çocuklarında narkolepsi olma riski %2, yani toplumda görülme sıklığının yaklaşık 40 katı kadardır. Narkolepsi tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Parasomnia
Üçüncü grup uyku bozukluğu “parasomnia”,yani uyku sırasındaki istenmeyen ve kontrolsüz davranışlar. Parasomnia sorunu genellikle NREM uykusunun yavaş dalga evresinde yaşanıyor. Parasomnia hastalığı olan kişilerde, uyku sırasında ani kasılmalar, kafa bulanıklığıyla uyanma, uykuda yürüme, çığlık atma, zor uyanma gibi istenmeyen ve kontrol edilemeyen davranış şekilleri görülüyor. Bu kişiler kasların gevşediği derin uyku evresine giremiyor ve gece boyunca ani kasılmalarla uyanıyorlar. Parasomnia hastalığının en sık görülen şekli, “NREM parasomnia” denen durumdur. Genellikle çocukluk çağlarında görülen bu durum temel olarak uykudan ani uyanmayla kendini gösteriyor. Ancak bu rahatsızlık erişkinlerde de görülüyor. Uykusuzluk, aşırı alkol alımı, yorgunluk, stres ve ateşli hastalıklar parasomnia’yı tetikleyen etkenler arasında. Gecenin bir yarısında kafa karışıklığıyla uyanmak, parasomnia’nın sık görülen şekli. Kişi, derin uykudan kafası karışmış şekilde uyanıyor ve sarhoş bir insanın davranışlarına benzer hareketler yapıyor. Yataktayken anlamsız hareketler ve ağlama gibi davranışlara neden olan bu duruma “uyku sarhoşluğu” da deniliyor. Bu rahatsızlık genellikle çocukluk yaşlarında görülüyor.Yapılan araştırmalarda çocukların %1-17’sinde uykuda yürüme görülüyor. En sık görüldüğü yaşlarsa 11-12 olup ancak erişkinlerde de %4 oranında uyurgezerlik oluyor. Bu rahatsızlığın en önemli riski, uyku sırasında kişinin pencereden ya da balkondan atlayarak kendine zarar vermesidir. Bu nedenle derhal tedavi edilmesi gereken bir durumdur.
Uyku terörü, parasomnianın en dramatik çeşidi. Bu kişiler uykudan çığlık atarak uyanıyor. Panik ve istemsiz hareketler görülüyor. Yataktan aniden kalkıp odanın içinde koşmak ve duvarlara yumruk atmak, uyku teröründe sık karşılan hareketlerdir. Çocuklukta sık görülmekle birlikte erişkinlerde de sanıldığından daha sık, %3 oranında görülüyor. Uyku terörü, davranış tedavisi ya da ilaçlarla düzeltilebiliyor. “REM parasomnia” olarak bilinen ve REM uykusunda oluşan davranış bozuklukları, görülen rüyaların gerçek gibi yaşanmasıyla ortaya çıkabiliyor. Örneğin, kişi rüyasında kavga ettiğini görüyorsa, yatakta doğrularak etrafa yumruk atmaya başlıyor. Normal bir kişide REM uykusu sırasında, rüya görürken göz kasları dışındaki istemli kaslar felç durumunda oluyor. Kaslarda meydana gelen felç benzeri gevşeme rüyalara kişinin bedensel yanıtlar vermesini engelliyor. Ancak REM parasomniası olanlar, rüyalarını bütün canlılığıyla yaşarlar. Bu durum genellikle erkeklerde ve 50 yaşın üzerinde görülüyor. Ani başlayan şekli olduğu gibi yavaş başlayıp sinsi ilerleyen kronik şekli de görülüyor. Sinir sisteminin ağır ilerleyen, Parkinson gibi kronik hastalıkları da bu bozukluğa yol açabiliyor. REM parasomnia, sinir sistemini harap eden hastalıkların ilk belirtisi olabiliyor. Parkinsonun diğer belirtileri başlamadan 10 yıl önce bile görülebiliyor. Son derece vahim sonuçlara yol açabilecek REM parasomniası, önemsenmesi ve derhal tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Benzodiazepin grubu ilaçlardan birisi olan klonazepam bu hastalıkta tedavisinde kullanılıyor. Klonazepam, etki mekanizması bilinmese de hastalığın tedavisinde oldukça etkili.
İnsomnia (Uykusuzluk)
Toplumda en sık görülen uyku bozukluğu “insomnia”, yani uykusuzluktur. Uykusuzluk, toplam uyuma süresinin az olması değil. Yani, 5 saat uyuyup, uyku ihtiyacını alan bir kişide uykusuzluk sorunu olduğu söylenemez. Esas olarak yeterli ve kaliteli uykunun alınamamasına insomnia deniliyor. Uykusuzluk sorununun temelinde bazı hastalıklar ya da psikolojik sorunlar olmasına karşın, çoğunlukla altta yatan hiçbir neden tespit edilemiyor. Uykusuzluk, tedavi edilmediğinde depresyon ya da uyuşturucu madde bağımlılığı gibi sorunlara bile yol açabiliyor. Bu ilişki tam tersine de işleyebiliyor, yani depresyon uykusuzluğa neden olabiliyor. İnsomnia hastalığı olan kişiler, gece az ya da hiç uymamalarına karşın gündüz uyku ihtiyacı olmuyor. Gerek gece, gerekse gündüz etkin olan hayvanlarda bu hormon geceleri salgılıyor. Melatonin hormonunun uyku üzerindeki etkileri tam olarak bilinmiyor. İleri yaşta görülen uykusuzluk sorunu olan ve melatonin düzeyleri düşük olan kişilerde bu hormonun verilmesi uykuyu artıyor. İnsomnia hastalığı olan kişilerde bu hormona benzer yapıda ilaçların kullanımı üzerinde çalışmalar devam ediyor.
Huzursuz Bacak Sendromu
Huzursuz Bacak Sendromu (HBS), özellikle de bacaklarda tarifi mümkün olmayan anormal bir duyum ile karakterize bir hastalıktır.Bu anormal duyum/dizestezi karşı konulması mümkün olmayan hareket etme ihtiyacı ve motor huzursuzluğa neden olur.Semptomların istirahat halinde ortaya çıkması ve/veya artması ve hareket ile rahatlaması hastalık için tipik ve tanı koydurucudur.
HBS’nin görülme sıklığı ile ilgili olarak yapılan birçok çalışma toplumda ortalama %10-15 sıklığında görüldüğüne işaret etmektedir.Yaşlanma ile görülme sıklığı artan bir hastalık olduğu bildirilmekle birlikte, son yıllarda özellikle çocukluk çağında da görülüyor olması hastalığın şimdiye kadar az tanınıyor olması veya tanı koymanın gecikmesi şeklinde yorumlanmaktadır.
HBS’nin tipik klinik özelliği uykuya dalmayı engelleyen, dizestezinin eşlik ettiği, özellikle de bacaklarda karşı konulması mümkün olmayan hareket etme ihtiyacı ve motor huzursuzluktur. Belirtiler hastalığın başlangıcında tek taraflı olabilmekle birlikte zaman içinde her iki bacakta olur. İyileşme ve alevlenmeleri belirleyen faktörler bilinmemekle beraber,aşırı fiziksel aktivite,çok sıcak veya soğuğa maruz kalma aşırı kafein alımının semptomlarda artışa yol açtığı gösterilmiştir. HBS’li hastaların %94’ünde hem uykuya dalma hemde sürdürmede zorluk ,%85’inde sadece uykuya dalmada zorluk,%86’sında ise sadece uykuyu sürdürmede zorluk yakınması mevcuttur.
REM Uykusu Davranış Bozukluğu
REM uykusu davranış bozukluğu (RBD) en sık rastlanan parasonmiler arasındadır. Sıklığı ortalama %0.5’tir.Uyku sırasında ortaya çıkan şiddetli, kendini veya yanındakileri yaralayabilecek kompleks davranışlarla karakterizedir.
RBD’ nin klinikte akut ve kronik (idiopatik) formları vardır.Akut formu ilaç kullanımına (trisiklik antidepresanlar-TCA, MAO inhibitörleri, SSRI vs) veya uzun süreli kullanılan ilacın bırakılmasına (alkol, barbitürat, meprobamat) bağlıdır. Kronik formu ise 50 yaş üzerinde ve % 80-90 sıklıkta erkeklerde görülür. Yine hastaların ¾ ‘ünde yavaş dalga uykusu artmıştır.Rüyalar şiddet içerir, davranışlar bu nedenle engellenme, şiddet ve saldırganlık gösterir.İştah ilişkili rüyalar yoktur.Uyku başlangıcından 90 dk. sonra davranışlar izlenmeye başlar, sabah uyanma dönemine kadar izlenebilir.Davranışların sıklığı, birkaç haftada birden, gecede çok sayıda olmak üzere değişebilir.
Kronik RBD hastalarının yaklaşık %60’ında nörodejeneratif hastalıklar , özellikle (Parkinson hastalığı, multisistem atrofi, progresif supranuklear palsi, Lewy cisimcik demans) ortaya çıkacaktır. Uyku laboratuarında REM davranış bozukluğu tanısı konulan hastanın medikal tedavisi yanında sık aralıklarla nörolojik muayenesinin yapılması önemlidir.
UYKU BOZUKLUKLARI TESTLERİ
Uykuda solunum bozuklukları ve diğer uyku bozukluklarını tespit etmede kullanılan ‘‘ altın standart ‘‘ yöntem Polisomnografidir. Polisomnografi(uyku çalışması), bir çok fizyolojik parametrenin Uyku laboratuarında, gece uyku sırasında kaydedilmesi, analizi ve yorumlanması işlevidir.
Yazıya katkılarından dolayı Uz.Dr Aylin Bican’a teşekkürler
|